İnsanın iç dünyasını ve şahsiyetini oluşturan hasletlerin dışa vurumu, çeşitli şekillerde gerçekleşmektedir. Bir insanın yürüyüşü, onun karakterini anlatan önemli belirtilerden biri olabilir. Resulullah’ın (s) yürüyüşünde özel bir tarz ve üslup vardı. Bu bölümde Peygamberimizin yürüyüş tarzını ele alacağız.
a) Sağlam Bir Yürüyüşü Vardı
Metanetle, sağlam adımlarla ve kendinden emin yürümek gurur ve kibir haddine ulaşmazsa, kişinin ruhsal olarak güçlü olduğunu, sağlam bir şahsiyete sahip olduğunu gösterir. Peygamberimizin (s) kibirli denilecek hadde varmayan ama aynı zamanda aciz ve zayıf insan görüntüsünden de uzak bir yürüyüşü vardı. Ne acizlik ne de kibir halinde yürürdü. İbn-i Abbas şöyle anlatıyor:
”Resulullah (s) yürüdüğü zaman, aciz ve bitkin insanlar gibi yürümezdi.”[1]
Hz. Peygamber’in (s) yürüyüşü hakkındaki bilgiler efendimizin aciz, tembel ve bitkin bir insan olmadığını gösterir.
Hz. Ali (a) şöyle buyuruyor: ”Resulullah (s) yürüdüğü zaman baş aşağı yürüyormuş gibi yürürdü. Öyle bir yürüyüş tarzı vardı ki ondan önce ve sonra kimsede öyle bir yürüyüş tarzı görülmemiştir.‘[2]
b) Meleklerin Korumasında Yürürdü
Resul-i Ekrem (s) ashabıyla beraber yürüdüğü zaman onların kendisinden önce yürümelerini buyururdu. Bu şekilde geride kalanlara destek oluyor ve onlarla birliktelik yapmış oluyordu. Yine yürüdüğü zaman, arkasını, hemen ardından yürüyen melekler için boş bırakırdı.
Cabir b. Abdullah Ensari’den şöyle rivayet edilir: ”Resulullah (s) yola çıktığında ashabı onun önünde yürür, arkalarını melekler için boş bırakırlardı.” Yine diyor ki : ”Resulullah (s) insanların arkasından yürürdü, zayıflara yardım ederdi, kendi bineğine bindirirdi ve onlara kılavuzluk ederdi.”[3]
c) Hızlı Ama Vakarlı İdi
Davranışlarda orta halli ve itidalli olmak peygamberlerin genel ahlakının bir parçasıdır. Hızlı yürümek, bazen hafifliğe yorumlandığı gibi, çok ağır yürümek de gurura yorumlanabilmektedir. Allah Resulü (s) ne mağrur bir şekilde, ne de hafife alınmasına neden olacak şekilde yürürdü.
Hind b. Ebi Hale Tamimi şöyle diyor: ”Resulullah (s) vakarlı ve huzurlu yürürdü ama aynı zamanda hızlı ve çabuktu.’‘[4]
d) Yayaları Gözetirdi
Bineği olan kimselerin, çoğu zaman yayanın durumundan haberi olmaz. Binekleriyle yayaların yanından hızla geçer ya da onlara önem vermezler. Yayalara itinasız davranıp onları küçümsemek bir çeşit gurur sayılacağı gibi, onları kendi bineğine almamak da sevgisizce ve insani olmayan bir davranıştır.
”Allah Resulü (s), binekli olduğunda, yanı başında birilerinin yaya olarak kendisine eşlik etmesine izin vermezdi. Kendisiyle ilerleyen kişiyi de bineğine bindirirdi. Eğer yaya olan kişi binmek istemezse, o zaman “git falan yerde beni bekle” diye buyururdu.”[5]
Bu şekilde sevgi elçisi olan Peygamberimiz, başka insanların kendisi yanında ezik ve ikinci planda gibi durmasına engel olmuş oluyordu.
e) Binek Bağımlılığı Yoktu
Bazıları tembellik ve halsizliklerinden dolayı yaya olarak bir yerlere gitmeye üşenirler. Bazıları da binekle bir yere gidip gelecek olsalar, bineğin türünü çok önemserler. Bir süre üst model bir araca binmişlerse, daha aşağısına binmek onlara ağır gelir. Bu dünyaya bağımlı olmanın çeşitlerinden biridir.
Resul-i Ekrem’in (s) bazen at veya katıra, bazense eşeğe hatta eğersiz eşeğe bindiği rivayet edilir. Kendisiyle beraber başkalarını da bindirirdi. Binecek bir binek olmazsa yaya giderdi. Bu, onun kendisini bir şeye bağımlı kılmadığını ve kibirden uzak olduğunu gösterir.
”Arkasına hizmetçisini ya da başkasını bindirirdi. Ata, katıra, eşeğe hatta eğersiz, sadece dizgini olan eşeğe binerdi. Yaya, yalın ayak, abasız ve sarıksız olarak da yürüdüğü olabiliyordu.”[6]
f) Farklı Yollar Kullanırdı
Resul-i Ekrem (s) bir yolu kullanarak bir adrese gittiğinde, dönüşte bazen aynı yolu değil de başka bir yolu kullanırdı. Bunu ya güvenlik kaygısıyla ve düşmanın pususundan korunmak için yapardı ya da İmam Rıza’dan (a) rivayet edildiği üzere, rızkın çoğalması hikmeti üzere yapardı. Çünkü değişik yollardan geçmek, hem daha çok insan görüp toplumsal bağları pekiştirmeyi, hem de şehirden, halktan ve yapılan işlerden haberdar olmayı sağlar. Halkla bu şekilde geniş bir diyalog içinde olmak, işlerin gelişmesine, sonuç olarak da insanın rızkının artmasına sebep olabilir.
Musa b. İmran b. Beziğ diyor ki: ”İmam Rıza’ya (a) şöyle sual ettim: “Canım sana feda olsun! Rivayet ediyorlar ki Resulullah (s) bir yolu kullanarak gittiği yerden başka bir yolu kullanarak dönermiş, acaba bu doğru mudur?” İmam (a) ‘Evet’ diye buyurdu. “Ben kendim de çoğunlukla böyle yaparım. Sen de böyle yap!”
Sonra şöyle buyurdu: ”Bil ki bunu yapmak sana rızık getirir.[7]
İster binekle olsun ister yaya, bir yere gidip gelmek ilk bakışta çok mühim görünmeyebilir. Ama hatta bu işte bile, dini liderlerimizin tutumunu örnek almak, kâmil insan olma yönünde bir adım ileride olmamıza yardımcı olacaktır.
Özellikle günümüzde trafik kurallarına uymak, cadde ve sokaklarda düzgün yürümek, dikkatli gidip gelmek önemli bir toplumsal mesele haline gelmiştir.
Umarız Peygamberimizin ahlakını örnek alıp Kuran-ı Kerim’in sakındırdığı üzere, yeryüzünde kibirli yürümekten sakınırız.[8]
[1]–Biharu’l-Envar, Allame Meclisi, c.16, s.236
[2]–Biharu’l-Envar, Allame Meclisi, c.16, s.236; Sünenü’n-Nebi, Allame Tabatabai, s.46
[3]–Mekarimu’l-Ahlak, Tabersi, s.22; Sünenü’n-Nebi, Allame Tabatabai, s.71
[4]-Aynı kaynak
[5]–Biharu’l-Envar, Allame Meclisi, c.16, s.236; Mekarimu’l-Ahlak, Tabersi, s.22
[6]–Sünenü’n-Nebi, Allame Tabatabai, s.74; Biharu’l-Envar, Allame Meclisi, c.16, s.227
[7]–Sünenü’n-Nebi, Allame Tabatabai, s.55
[8]–”Yeryüzünde, kendini beğenerek kibirle yürüme.” (Lokman,18)
Yorumlar